Welcome to Friendica.Eskimo.Com
Home of Censorship Free Hosting

E-mail, Web Hosting, Linux Shell Accounts terminal or full remote desktops.
Sign Up For A Free Trial Here
Please tell your friends about federated social media site that speaks several fediverse protocols thus serving as a hub uniting them, hubzilla.eskimo.com, also check out friendica.eskimo.com, federated macroblogging social media site, mastodon.eskimo.com a federated microblogging site, and yacy.eskimo.com an uncensored federated search engine. All Free!
Israel plans to reoccupy Gaza indefinitely. Here’s what that actually means.
The Israeli war cabinet unanimously approved on Sunday the expansion of Israel’s war on Gaza, which reportedly include plans to reoccupy the strip indefinitely.Qassam Muaddi (Mondoweiss)
Anban Govender reshared this.
Maurice Bishop: Has Reagan ever been interested in elections and democracy? When did Reagan ever call on Haiti to hold elections? When did Reagan ever call on the butcher Pinochet in Chile or on South Korea to hold elections? Is he calling upon racist South Africa to hold elections? No! Even when Allende in Chile had in fact won power through elections what did the American President - Nixon at the time do? Nixon, Kissinger and Helms sat down the night after Allende won the elections in September 1970 and they worked out their plan of aggression and destabilisation against President Allende. Allende didn't say no more elections. He didn't arm working people to try to close down the reactionary paper El Mercurio as he should have done. Allende relied on the parliamentary form that they wanted him to rely on. But because he was a socialist and was independent and was bringing benefits and justice to his people, the American elite went out of their way to crush him ruthlessly. And the criminal they put into power has yet to be told by the so-called democratic United States to call an election. wordsmith.social/protestation/…
End of 10 – find someone local to help you install Linux
Support for Windows 10 ends on October 14, 2025. Microsoft wants you to buy a new computer. If you bought your computer after 2010, there's most likely no reason to throw it out. By just installing an up-to-date Linux operating system you can keep using it for years to come.Installing an operating system may sound difficult, but you don't have to do it alone. With any luck, there are people in your area ready to help! Find someone to help you.
« La bourgeoisie culturelle de gauche : une force contre-révolutionnaire »
Par Nicolas Casaux sur Le Partage.
Les idées qui dominent, aujourd’hui, à gauche, parmi les gens de gauche en général, sont essentiellement les idées des figures dominantes de la gauche. Le processus de formation des idées dominantes, à gauche (comme à droite), paraît bien davantage top-down que bottom-up, pour employer une expression startupienne. Dans le capitalisme technologique contemporain, les opinions des gens de gauche sont façonnées, au travers des médias […], par une intelligentsia, un cénacle d’individus formant une bourgeoisie culturelle de gauche.
#Politique #Gauche #Bourgeoisie-Culturelle #BourgeoisieCulturelle #Contre-Révolutionnaire #ContreRévolutionnaire #Conservatisme #Nicolas-Casaux #NicolasCasaux #Casaux #LePartage #France #France2025 #2025 #fr
La bourgeoisie culturelle de gauche : une force contre-révolutionnaire (par Nicolas Casaux)
Les idées qui dominent, aujourd’hui, à gauche, parmi les gens de gauche en général, sont essentiellement les idées…Nicolas Casaux (Le Partage)
thierry 3b2 likes this.
Part_of You reshared this.
Cuba and Russia: the story of two compatible souls
Órgano oficial del Comité Central del Partido Comunista de Cubaen.granma.cu
Getting things “done” in large tech companies
Link: seangoedecke.com/getting-thing…
Discussion: news.ycombinator.com/item?id=4…
Güney Marmara Çerkes Sürgünü ve “150’likler”….025
Osmanlı Devleti ile, başta Çerkesler olmak üzere, Kuzey Kafkasya arasındaki ilişkiler çok eskilere dayanmaktadır. Daha sürgün öncesinde Osmanlı Devletine ve İstanbul’a gelip yerleşen, asker-bürokrat olan ve yazarlık-gazetecilik yapan, devlete hizmet eden binlerce Çerkes vardır.
Ama Çerkeslerin Rusya imparatorluğuna karşı bağımsızlık ve özgürlük savaşını kaybetmeleri ve soykırıma ( 1864 ) uğramaları sonrasında, Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusyası arasında yapılan anlaşma ile yüzbinlerce ( ciddi kaynaklara göre 1.5 milyon Çerkes ve Kuzey Kafkasyalı ) Osmanlı devletine sürgün edildi. Ve bunlar geniş Osmanlı coğrafyasına dağınık olarak yerleştirildi.
Çerkeslerin görece daha yoğun veya topluca yerleştirildikleri coğrafyalardan biri olan Marmara bölgesi 20. Yüzyılın başlarında siyasi olarak hayli hareketliydi. Bölgede hem Osmanlı Sarayına sadık güçler faaliyet gösteriyordu hem de İttihat ve Terakki taraftarları: daha sonra ulusal kurtuluş hareketini örgütleyen Kuvva’i Milliyeciler ve Kuvva’i Seyyareciler.
Bu güçlerin hepsine Çerkesler aktif ve kitlesel olarak katıldılar. Saray’a ve İstanbul hükümetine sadık olanlar Anzavur Ahmet’in saflarında, kurtuluş savaşına katılan Çerkesler ise Kuvva’i Milliye ve Kuvva’i Seyyare saflarında örgütlenmişlerdi. Ayrıca Teşkilat’ı Mahsusa’da da örgütün başkanlarından Kuşçubaşı Eşref ve kardeşi de dahil olmak üzere epey bir Çerkes vardı.
İstanbul Hükümeti Sivas Kongresi’nden sonra 7000 kişilik bir Hilafet Ordusu ( resmi adıyla “Kuvva’i İnzibatiye” ) kurmuş, başına Osmanlı’ya bir ara Jandarma Zabitliği de yapan Bigalı Ahmet Anzavur’u getirmişti. Anzavur Ahmet, Kuvva’i Milliyecilerin dine ve Halife’ye karşı olduğu propagandası ile Marmara ve Ege bölgesinden ağırlıklı olarak Çerkeslerden oluşan büyük birlikler kurdu.
Ankara’nın Anzavur Ahmet’in güçlerini bastırması için görevlendirdiği kişi ise yine başka bir Çerkes, Ethem Bey oldu. Ethem Bey’i ve kardeşleri Reşit ve Tevfik Bey’leri milli kurtuluş savaşına katılmaya davet edenler ise Rauf Orbay ve Bekir Sami Bey’lerdi.
Ethem Bey de, tıpkı Ahmet Anzavur gibi, ağırlıklı olarak Marmara Bölgesi’nden, Gönen, Balıkesir, Bandırma ve Bursa Çerkeslerinden topladı kuvvetlerini. Sonra bunlara İzmir bölgesinden “efe”ler ve “çete”ler de katıldı.
O yıllarda Ankara’nın ne Ege’yi işgal eden Yunanlılarla savaşacak ne de çıkan isyanları bastıracak ciddi bir gücü yoktu. Bu işi Ethem Bey’in komuta ettiği Kuvva’i Seyyare üstlendi. Ethem Bey bir yandan Ege’de Yunanlılarla savaşırken diğer yandan Anzavur Ahmet, Bolu, Düzce, Adapazarı ve Yozgat Çapanoğlu isyanlarını hem de çok kanlı bir şekilde bastırdı.
Burada şunu vurgulamak gerekiyor: Anzavur Ahmet’in ve Ethem Bey’in birliklerine, kendileri de Çerkes olmaları nedeniyle, Çerkesler yoğun bir şekilde katılmışlarsa da biri İstanbul Hükümetine, diğeri de Ankara Hükümetine hizmet etmişti, iki gücün de ulusal bir hedefi ve karakteri yoktu.
Sonunda, düzenli orduya katılmayı reddeden, lider karakterli, Mustafa Kemal’e göre daha “halkçı” olan “Çerkes Ethem” yine bir Çerkes olan Anzavur Ahmet’i; Ankara da Ethem Bey’i tasfiye etti.
Ankara İstiklal Mahkemesi Ethem Beyi, kardeşlerini ve diğer Kuvva’i Seyyare mensuplarını ( kimisini gıyabında ) İstiklal Mahkemelerinde yargıladı ve vatana ihanet suçundan idama mahkum etti veya ağır cezalar verdi. Suçu sabit olmayanlar sınır dışı edildi ve Çerkes halkı bu iki güce hizmet ettiği ile kaldı.
Bazıları Osmanlı Devleti’nin sürgünle gelen Çerkeslere “kucak açtığını” düşünse de gerçek böyle değildir. Osmanlı devleti, Avrupa’da, Orta Doğu’da ve Afrika’da büyük toprak kayıpları yaşadığı ve “Anadolu’ya” doğru çekildiği yıllarda Müslüman-asker nüfusuna ihtiyaç duyuyordu. İşte Çerkesler Osmanlı devletinin bu ihtiyacına cevap oldular.
İstanbul hükümeti Çarlık Rusyasına Çerkesleri kabul etmeye hazır olduğunu bildirdi, anlaşma yaptı ve tarihi vatanları Çerkesya’dan sürgün edilen Çerkesleri “sınır boyları”nda yaşayan ve Osmanlı devletinden haz duymayan topluluklar arasına yerleştirdi.
Ama 1. Dünya Savaşı sonrası, Osmanlı Devleti’nden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş döneminde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında “devletin” Çerkeslere yönelik politikası çeşitli nedenlerle değişmeye başladı.
Kimileri “İngilizlerin etkisi ile”, kimileri de “İttihat ve Terakki’nin baskısıyla” diyorlar, ama asıl neden, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefedir.
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadrolar, Lozan Anlaşması’nda da teyit edildiği gibi, bir “Türk Ulus Devleti” inşa ediyorlardı. Ve ekonomik-siyasi-askeri kuruluş sürecinde kendilerine “sorun çıkarabilecekler”ini düşündükleri kişileri, toplulukları, halkları ve kurumları tasfiye ettiler, sindirdiler.
Bu çerçevede Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti, Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti, Çerkes Numune Mektebi ile Diyane ve Ğuaze gazeteleri, 1920’li yıllarda, arka arkaya kapatıldılar veya kapandılar. Çerkes Numune Mektebi’nin müdiresi Seza Hanım, General Nazmi Paşa ve General Doktor İsa Ruhi Paşa gibi isimler tutuklandılar. El konulan arşivler, belgeler yakılıp yok edildiler.
Bazı tarihçiler, Ethem’in, yöntemlerinin ve “Yeşil Ordu” ile kurduğu ilişkilerin Kurtuluş Savaşı’na maddi destek veren yerel eşrafı ve tüccarları korkuttuğu ve Batılı güçlerin de güvenini sağlamak için Ankara tarafından tasfiye edildiğini söylüyorlar. Ama Çerkeslerin tasfiyesi Milli Mücadele sonrasında da devam etti.
1923’te toplanan Lozan Barış Konferansı’nda tartışılan azınlıklar arasında Çerkesler de vardı. İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon Çerkeslere azınlık statüsünün tanınmasını istiyordu. Ama İsmet Paşa, Kürtler için söylediğini Çerkesler için de tekrar etti: “Çerkesler bizim öz kardeşimizdir”.
Bu nasıl kardeşlikse, Ethem ve kuvvetleri tasfiye edildikten sonra “150’likler” gündeme geldi. 1 Ağustos 1914 ile 20 Kasım 1922 arasında işlenen ( Ermeni Tehciri de dahil ) suçlara karışanlara genel af gelirken, kurtuluş savaşına kitlesel olarak katılan, büyük fedakarlıklar gösteren Çerkesler 150’liklere alındı. Aslında liste daha uzundu, 6000 kişi olduğu söyleniyordu, böylece iktidara muhalif olan veya olabilecek herkesin listeye alınması isteniyordu. Büyük tartışmalardan sonra sayı 150’ye indi. Ama bunların 86’sı, ne tesadüf!, Çerkesti.
Özetlemek gerekirse, 11 Eylül 1920’den Mayıs 1923’e kadar görev yapan 14 İstiklal Mahkemesi’nde casusluk, bozgunculuk, asker kaçağı olmak, eşkıyalık yapmak, saltanat yanlısı olmak veya isyancılık yapmak gibi suçlamalarla toplam 59.164 kişi yargılandı, bunların 41.678’ine çeşitli cezalar verildi ve 1054 idam cezası infaz edildi. İktidara yakın olanlar affedildi, ama çoğunluğu Çerkes olan 150 kişi af kapsamı dışında bırakıldı.
Sayının neden 150 olduğunu kimse bilmiyor. “Bazılarına göre bu sayı İngilizlerin 1919’da Malta’ya götürdüğü 150 kişiye nazire idi. Bazılarına göre görüşmeler yapıldığı sırada zaten 150 kadar ‘hain’ yurtdışına çıkmıştı. Fiili durumu hukuki duruma çevirmek için 150 kişi denmişti”.
16 Nisan 1924 tarihli TBMM’de yapılan gizli celse, listenin nasıl oluşturulduğuna dair bir fikir veriyor.
“Kürsüye çıkan Dâhiliye Vekili Ferit Bey, Emniyet tarafından hazırlanan 600 kişilik ilk listenin önce 300 kişiye sonra 150 kişiye indirildiğini belirtmiş ardından bu kişilerin nasıl seçildiğini anlatmıştı. Ancak liste kimseyi memnun etmedi.
Her kafadan bir ses çıkıyor, şu veya bu kişinin neden listede olmadığı soruluyordu. Örneğin İzmir Mebusu Şükrü (Saraçoğlu) Bey, listede hiç Rum ve Ermeni olmamasından yakınırken, Çorum Mebusu Mustafa Bey de kendisine destek çıkıyordu: ‘Aynı cürmü irtikâp edenlerden aynı suçu işleyenlerden
bir Türk, bir Rum var, bir Ermeni var, bir Arap, Arnavut var, bir Çerkes var. Binaenaleyh evvela Türk kalır, Ermeni veya Rum gider...’
Keza, Karesi Mebusu Ahmet Süreyya Bey, Ermeni, Rum ve Yahudilerin de listeye eklenmesini istedi, ama Dahiliye Vekili Ferit Bey “600 kişilik listede Rumlar ve Ermeniler de vardı ancak Lozan’da İsmet Paşa ile Venizelos arasında imzalanan ek protokolle Rumların ( dolayısıyle diğer gayrı müslimlerin ) listeye konmayacağına dair söz verdik” diyerek bu isteği reddetti.
İşte böyle oluşturulmuştu “hainler” listesi. Ama listede bu kadar çok Çerkesin olması, Çerkeslerin özellikle hedef seçildiğini düşündürüyor.
Ethem Bey ile iki kardeşi Reşit ve Tevfik Beyler ve Ethem’in dört adamı ile Teşkilatı Mahsusa’nın başkanı Kuşçubaşı Eşref ve Kardeşi Hacı Sami’nin de aralarında olduğu, 150’liklere dahil edilenlerden, çoğu Çerkes, bazıları şunlardı:
Ethem Bey ve Arkadaşları:
- Ethem Bey
- Ethem’in biraderi Reşit
- Ethem’in biraderi Tevfik
- Kuşçubaşı Eşref ( Teşkilat-ı Mahsusa’nın başkanlarından )
- Kuşçubaşı Eşref’in biraderi Hacı Sami
- İzmirli Akhisar Kumandanı Yüzbaşı Küçük Ethem
- Düzceli Mehmetoğlu Sami
- Burhaniyeli Halil İbrahim
- Susurluk’tan Demirkapılı Hacı Ahmet
Çerkes Kongresi Üyeleri:
- Hendek Kazası’nın Sümbüllü Karyesi’nden Bağ Osman
- Eski İzmir Mutasarrıfı İbrahim Hakkı
- Baraev Sait
- Berzek Tahir
- Adapazarı’nın Harmantepe Karyesi’nden Maan Şirin
- Söke Ereğlisi’nin Teke Karyesi’nden Koca Ömeroğlu Hüseyin
- Adapazarı’nın Talustanbey Köyü’nden Bağ Kamil
- Hamte Ahmet
- Maan Ali
- Kirmastı’nın Karaosman Karyesi’nden Harunelreşid
- Eskişehirli Sefer Hoca
- Bigalı Nuri Beyoğlu İsa
- Adapazarı’nın Şahinbey Karyesi’nden Kazım
- Gönen’in Tuzakçı Karyesi’nden Lampat Yakup
- Gönen’in Bayramiç Karyesi’nden Kumpat Hafız Sait
- Gönen’in Keçe Karyesi’nden mütekait Binbaşı Ahmet
- İzmir’de Dava Vekili Bazeduruğ Sait
- Şamlı Ahmet Nuri
Diğer Şahıslar-Köylüler:
- Tarsuslu Kamil Paşazade Selami
- Tarsuslu Kamil Paşazade Kemal
- Süleymaniyeli Kürt Hakkı
- Mustafa Sabri Hoca’nın oğlu İbrahim Sabri
- Fabrikatör Bursalı Cemil
- İngiliz Casusu Meşhur Çerkez Ragıp
- Fransız Zabitliği yapan Haçinli Kazak Hasan
- Eşkıya Reisi Süngülü Davut
- Binbaşı Çerkez Bekir
- Fabrikatör Bursalı Cemil’in kayınbiraderi Necip
- İzmir Umur-u İslamiye Müftüsü Ahmet Hulusi
- Uşak’ta Madanoğlu Mustafa
- Gönen’in Tuzakçı Karyesi’nden Yusufoğlu Remzi
- Gönen’in Bayramiç Karyesi’nden Hacı Kasımoğlu Zühdü
- Gönen’in Balcı Karyesi’nden Kocagözün Osmanoğlu Şakir
- Gönen’in Muratlar Karyesi’nden Koç Mehmetoğlu Koç Ali
- Gönen’in Ayvacık Karyesi’nden Mehmetoğlu Aziz
- Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Bağcılı Ahmetoğlu Osman
- Susurluk’un Yıldız Karyesi’nden Molla Süleymanoğlu İzzet
- Gönen’in Muratlar Karyesi’nden Hüseyinoğlu Kara Kazım
- Gönen’in Balcı Karyesi’nden Bekir oğlu Arap Mahmut
- Gönen’in Rüstem Karyesi’nden Gardiyan Yusuf
- Gönen’in Balcı Karyesi’nden Ömeroğlu Eyüp
- Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Talustanoğlu İbrahim Çavuş
- Gönen’in Balcı Karyesi’nden Topallı Şerifoğlu İbrahim;
- Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Topal Ömeroğlu İdris
- Manyas’ın Boycaağaç Karyesi’nden Kurhoğlu İsmail
- Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Muhtar Hacı Beyoğlu Canbulat
- Marmara’nın Kayapınar Karyesi’nden Yusufoğlu İshak
- Manyas’ın Kizik Karyesi’nden Ali Beyoğlu Sabit
- Gönen’in Balcı Karyesi’nden Deli Hasanoğlu Salim
- Gönen’in Çerkez Mahallesi’nden Makineci Mehmedoğlu Osman
- Manyas Değirmenboğazı Karyesi’nden Kadiroğlu Kamil
- Gönen’in Keçidere Karyesi’nden Hüseyinoğlu Galip
- Manyas Hacı Yakup Karyesi’nden Çerkez Saitoğlu Salih
- Manyas’ın Hacı Yakup Karyesi’nden Maktul Şevket’in biraderi İsmail
- Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Abdullahoğlu Deli Kasım
- Gönen’in Çerkez Mahallesi’nden Hasan Onbaşıoğlu Kemal
- Manyas’ın Değirmenboğazı Karyesi’nden Kadiroğlu Kemal’in biraderi Kazım Efe
- Gönen’in Kizik Karyesi’nden Pallaçoğlu Kamil
- Gönen’in Keçeler Karyesi’nden Tuğoğlu Mehmet Ağa
Çerkes köylüler “Türklere zulüm” ve “düşmanla işbirliği yapmak”la suçlandılar, 28 Mayıs 1927’de kabul edilen 1064 sayılı Kanun’la vatandaşlıktan çıkarıldılar ve mal-mülkleri müsadere edildi.
Listeden de görülebileceği gibi ( diğer: gazetecilerin, polislerin, askerlerin… olduğu gruplarda da Çerkesler vardı ) “GÖNEN-MANYAS SÜRGÜNÜ” “150’likler” ile birlikte ele alınmalıdır.
Devlet, listeye koyamadığı ve toplu olarak yaşayan Çerkes köylerini ülke içinde sürgün etme kararı aldı. Mayıs 1923’ten itibaren Gönen ve Manyas’a bağlı bazı köylerde yaşayan Çerkesler köylerinden çıkarılıp Afyon’a, Konya’ya, Niğde’ye ve Malatya’ya sürüldüler.
İlk olarak 18 Aralık 1922'de Gönen'e bağlı Mürüvvetler ( Çizemuğhable ) köyü topluca sürgün edilmişti. Buna ciddi bir tepkinin gösterilmemesi üzerine Mayıs 1923 tarihinden itibaren bölgede bulunan 14 Çerkes köyü daha boşaltıldı.
Sürgün edilen köyler şunlardı:
GÖNEN'E BAĞLI KÖYLER;
1- Üçpınar köyü 28 Mayıs 1923 Pazartesi
2- Muratlar köyü 5 Haziran 1923 Salı
3- Armutlu (Sızıköy) 9 Haziran 1923 C.tesi
4- Dereköy (Keçidere) 13 Haziran 1923 Çarşamba
5- Çınarlı (Keçeler) 17 Haziran 1923 Cumartesi
MANYAS'A BAĞLI KÖYLER;
1- Boğazpınar Ocak 1923
2- Kızılkilise (Kızılköy) 7 Haziran 1923
3- Yeniköy 7 Haziran 1923
4- Dümbe (Tepecik) 7 Haziran 1923
5- Ilıca (Ilıcaboğaz) 11 Haziran 1923 (Şimdi Susurluk'a bağlı)
6- Karaçallık 13 Haziran 1923
7- Bolağaç 13 Haziran 1923
8- Değirmenboğazı 21 Haziran 1923
9- Hacıosman 21 Haziran 1923
Bu köyler önce askerler tarafından kuşatıldı, sonra insanlar zorla evlerinden çıkarıldı, sadece az miktarda eşyalarını yanlarına almalarına izin verildi, bu nedenle malını mülkünü ve hayvanlarını yok pahasına satmak zorunda kalan Çerkesler topluca sürgün edildiler, yol boyunca hakarete uğradılar.
Önce Bandırma’ya getirildiler ve Bandırma’dan trenlerle Afyon ve Konya’ya, orada birkaç ay bekletildikten sonra da Niğde’ye ve Malatya’ya sevk edildiler.
Sürgüne ilk tepki gösteren Fetgeri Mehmet Bey oldu. Ardından Rauf Orbay ve başka birkaç Çerkes milletvekili, asker ve bürokrat seslerini yükselttiler. Bunun üzerine sürgün kararı kaldırıldı ve planlanan diğer sürgün kararları durduruldu.
Sürgün edilen Çerkeslerin bir kısmı köylerine geri döndüler, ama hem mal mülklerini kaybetmiş hem de bu zulüm ile örselenmişlerdi. Ve artık muhtarlarını kendileri seçemeyecek, köylerine Çerkes olmayan “kayyumlar” atanacaktı, Çerkesçe konuşmaları, hatta mızıka çalmaları ve geleneksel düğünleri bile yasaklanmıştı.
Kurallara uymayanlar şiddetle cezalandırıldılar.
Özetle, Osmanlı Devletinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yılları Çerkesler için tasfiye ve yeni sürgün yıllarıdır. Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara Hükümetine başkaldıran diğer Müslüman topluluklarına karşı daha “insaflı” olunurken, Çerkeslere bu kadar acımasız davranılmasının nedeni büyük ihtimal Çerkesleri sindirmek, böylece asimile edilebilmeleri için uygun bir psikolojik ortam yaratmak içindi.
Gerek “Çerkes Ethem Olayı”nı, gerekse “150’likler”i ve Gönen-Manyas Sürgünü ve sonrasında “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyaları ile Çerkesçe’nin ve Çerkes isimlerinin yasaklanmasını, Çerkes yerleşim birimlerinin-köylerinin isimlerinin değiştirilmesini…
Çerkes halkı kollektif bilinç altına itti. Belki de 1864 yılında yaşadıklarımızın yanında bunlar devede kulak kaldığı için. Ama bütün bu haksızlıklar, baskılar ve hatta zulüm, Çerkes “aydınları”nın, asker ve bürokratlarının yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile kurdukları “özel ilişki” ile birleşince Çerkes halkının asimilasyonu hızlandı. Bilinci dumura uğradı.
Bu nedenle uzak ve yakın geçmişimizde yaşadığımız hiçbir haksızlığı unutmamak, asimilasyona karşı direncimizi arttırmada ve geleceğimizi inşa etmede önemli bir rol oynayacaktır.
Kaynakça:
- Emrah Cilasun, Baki İlk Selam, A;ra Kitap, 2009
- Cemal Şener, Çerkes Ethem Olayı, Altın Kitaplar, 2007
- Uluğ İğdemir, Biga Ayaklanması ve Anzavur Olayları, TTK Yayınları, 1989
- TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.4, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1985
- Kamil Erdeha, Yüzellilikler Yahut Milli Mücadelenin Muhasebesi, Tekin Yayınevi, 2001
- İlhami Soysal, 150’likler Kimdir, Ne Yaptılar, Ne Oldular?, Gür yayınları, 1988
- Rıza Nur, Hayat ve Hatıraları, Cilt 3, Altındağ yayınevi, 1968Cemil Koçak, * Heyet’i Mahsusalar, İletişim yayınları, 2005
- Aktaran: Ayşe Hür
Çerkesya Hareketi
Icare4America reshared this.
Perspective - NollywoodWeek organisers promise 'more daring' and 'diverse' films at Paris festival
Birne Helene reshared this.
Cuban President arrives in Russia to attend Victory Day celebrations
The head of state arrived at Pulkovo airport in St. Petersburg, the first stop of his visit to the Eurasian country, where he was received by the governor of the city, Alexander Beglov, and by the chairman of the Foreign Relations Committee, Evgeny G…Ahora
LIVE BLOG: World Condemns Israel’s Gaza Plan | Hamas Rules Out Talks amid Starvation – Day 578 - Palestine Chronicle
Several countries, including France and China, have strongly condemned Israel’s plan to take full control of Gaza.admin (Palestine Chronicle)
Fikret Başkaya: Politik İslamın Sefaleti…
“Halk hükümdarın dîni üzredir”
İbn-i Haldun
Bidayette Politik İslam, İngiliz Oriyantisleri tarafından sömürgelerdeki uluscu-aydınlıkcı-ilerici- sosyalist, hareketleri etkisizleştirmek amacıyla peydahlandı. Kolonyalist-emperyalist Batı, Müslüman dünyasında seküler, laik rejimlerin ortaya çıkmasını kendisi için büyük risk olarak görüyordu. Oysa, laikliğin keşfi insanlık ve uygarlık tarihinde önemli bir adımdır… Amaç, Müslüman dünyanın emperyalist statüko dahilinde kalmasını sağlamaktı. Müslümanların ancak bir İslam devletinde yaşayabilecekleri, laikliğin İslam’la bağdaşmazlığı tezi, başta Batılı “bilim erbabı” olmak üzere Batılılar tarafından ileri sürüldü, daha sonra da Müslüman alimler tarafından benimsendi, içselleştirildi ve pratik politikaya tercüme edildi…
Esasen İslam’ın laiklikle bağdaşmazlığı tezinin hiçbir inandırıcılığı yoktur… Mesela onuncu yüzyılda biri çıkıp, Hristiyan toplumlar için laiklik önerisinde bulunsaydı, her halde linç edilmezse, deli sayılıp tımarhaneye kapatılırdı ama laiklik 18 ve 19’uncu yüzyıllarda herkesin dilindeydi… Bu yüzden laiklik bazı dinlerle uyuşur, bazılarıyla uyuşmaz demek saçmadır… Eğer laiklik demokrasinin vazgeçilmezi, olmazsa olmasıysa ki, öyledir, o zaman soru şu olmalıdır: Kimin laikliğin gerçekleşmesinde çıkarı var, kimin engellenmesinde çıkarı var…
Gerçi Orta-Doğu’da bazı monarşiler krallıklar yıkıldı ama onların yerini otoriter, anti-demokratik rejimler aldı… Samir Amin’in yazdığı gibi, söz konusu rejimlerin başlarda halkın gözünde bir meşruluğu olsa da hiçbir zaman halk politik sürece dahil edilmemişti… Benzer bir durum az-çök Türkiye için de geçerlidir… Bu durum önemli bir zaaf unsuruydu… Halkın politik sürece aktif katılımı engellendi… İkinci bir önemli neden de söz konusu ülkelerde kısmen Türkiye’de de hiçbir zaman toplumsal bilince nüfuz etmiş bir “aydınlanma” ve “modernite devriminin” yaşanmamış olmasıdır… Başka türlü ifade edersek, Batı’da olduğu gibi, geleneksel kültür ve ideolojiyle cepheden bir hesaplaşma yaşanmadı…
Başka ülkelerde olduğu gibi bizde de ‘Politik İslam’ yükselen ilerici-demokratik-sosyalist hareketin önünü kesmek üzere sahneye sürüldü… Arkasında başta devlet olmak üzere ABD, Suudî Vahabiliği ve parası vardı… Gerici-karanlıkcı Suudî rejimi 60-70 yıldır şeriat sponsorluğu yapıyor…
Demokrasi ancak laik bir rejimde mümkündür. Eğer din kamusal alanın, politika alanının dışına çıkarılmazsa, orada demokrasiden söz etmek abestir… Demokrasi ancak din, kimliğin bir unsuru-bileşeni değilse mümkün olabilir… Politikanın dine karıştığı, müdahale ettiği yerde laiklik bir retorik, içi boş söylem olmanın ötesine geçemez… Bizdeki dinci partilerle, Batı’daki Hristiyan Demokrat Partiler arasında benzerlik olduğu izlenimi yaratılmak isteniyor. Oysa Batı’nın Hristiyan toplumları laikliği çokta bir temel ilke olarak kabullenmiş durumdalar…
Orada bizdeki “Diyanet İşleri Başkanlığı” gibi kurumlar yok… Okullarda zorunlu din dersi de… Laik bir ülkede “Diyanet İşleri Başkanlığı’ diye bir kurum olamaz… Batı’da devlet Kilise personeline, Rahiplere maaş vermez… Siz dine karışırsanız, din de size karışır… Her ne kadar referansı kutsallığa dayansa da son tahlilde din de bir ideolojidir ve yoruma tabidir… İbn-i Haldun boşuna “Halk hükümdarın dini üzredir” demiyor… Halkın dini her zaman egemenin-hükümdarın, efendinin, mülk sahibi sınıfların dinidir… Dinin gerici-karanlıkçı, anti-demokratik, özgürlük, sosyal eşitlik ve adalet karşıtı bir yorumu olabileceği gibi, özgürlüğü, eşitliği, adaleti esas alan bir yorumu da pekâla mümkündür… Bu ikinci durum geçerli olursa, din bir özgürlük teolojisine dönüşür… Eğer yapılan dinî yorum, ezilenleri, sömürülenleri, aşağılananları, mazlumları gözetiyorsa, İslamî bir özgürlük teolojisinin de yolu açılmış demektir… Bunu Hristiyan-Katolik din adamları başardıysa, Müslüman din adamlarının da başarması neden mümkün olmasın?
Sudan’lı Şeyh Mahmut Taha, İslam dünyasında bir istisna idi… İslamın İkinci Mesajı adlı eserinde bir İslamî Özgürlük Teolojisi öneriyordu… Müslüman Kardeşler tarafından idam edildi… Şeyh Mahmut Taha idam edildi zira o İslam’ın gerici-özgürlük ve sosyal eşitlik karşıtı, anti-demokratik egemen yorumunu reddediyordu…
Şimdilerde din tam bir sanayiye dönüştü, kapitalizm dini de hizaya getirdi… Artık gerçek anlamda inançla ilişkisi tartışmalı… Din sömürünün, kamu kaynaklarını yağmalamanın, talan etmenin, insanları köleleştirmenin-alıklaştırmanın bir aracına dönüştü…Tuhaf bir şov malzemesi haline geldi… İsraf, şatafat, şımarık tüketim artık dine boyanarak yol alıyor… Helal gıda söylemi, ne demek istediğime iyi bir örnek… Kapitalizm her şeyi çürütüyor, dejenere ediyor, içini boşaltıyor ve kendi suretinde yeniden yaratıyor… Din artık bir zenginleşme, çalıp-çırpma aracı…
O halde sadede gelebiliriz: Ne oldu, nasıl oldu da Türkiye’de Politik İslam 23 yıldır iktidar… Ki, bu ‘Cumhuriyet döneminin yaklaşık dörtte biri … Elbette evveliyatı da var. 1970’lerden beri Politik İslam bir şekilde iktidar ortağıydı… Koalisyon hükümetlerinin parçasıydı…
Türkiye’deki rejim hiçbir zaman anayasada yazıldığı gibi, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti” değildi… Diyanet İşleri Başkanlığı gibi devasa bir kurum devletin göbeğindeyken, laiklikten söz etmek abestir… Siz dine karışırsanız, din de bize karışırdı ve karıştı…
Türkiye’nin egemen sınıfları sadece uyduruk resmî ideolojiye dayanarak yönetemeyeceklerini biliyorlardı. Dini yardıma çağırmaya mecburdular ve çağırdılar… Bizde Politik İslam bir T.C.-ABD (emperyalizm) ortak projesidir…
Politik İslamcıların bir toplum projesi yoktur. Dünyayı anlamaktan acizdirler… Yönetme özürlüdürler… Çözümü geride aramak gibi bir açmazla malûldürler… Yaptıkları yegâne şey, bütçeyi, hazineyi, müşterekleri ve doğayı yağmalamak, talan etmektir… Nihai amaç da ülkeyi bir İslam Emirliği yapmak. Eğer başarabilirlerse ilelebet iktidar olmayı umuyorlar… Yıkması kolaydır da yapması o kadar kolay değildir… Tüm kurumları çökerttiler. Geride kalan dönemde ekonomi hiç bu günkü kadar yerlerde sürünmemiş, tarım çökertilmemişti. Artık Türkiye’nin içine sürüklendiği durumu kriz kavramı karşılamıyor… Söz konusu olan çöküş… Toplum çoğunluğunun temel ihtiyaçları (beslenme, barınma, sağlık, eğitim, ulaşım, güvenlik…) asgari düzeyde bile karşılanamaz durumda…
Eğer vakitlice bu din soslu faşizmden çıkılamazsa, geriye kurtarılacak pek bir şey kalmayacak… Fakat o kadarı yeterli olmaz… Radikal bir paradigma değişikliğine ihtiyaç var… Siyasetin zeminini değiştirmek gerekiyor… Kapitalizm dahilinde asla bir çözüm, bir gelecek olmadığının bilinmesi gerekiyor… Boşuna ne ile cebelleştiğini bilmek önemlidir denmemiştir…
nupel.tv/fikret-baskaya-politi…
Fikret Başkaya: Politik İslamın Sefaleti… - Nupel
“Halk hükümdarın dîni üzredir” İbn-i Haldun Bidayette Politik İslam, İngiliz Oriyantisleri tarafından sömürgelerdeki uluscu-aydınlıkcı-ilerici- sosyalist, hareketleri etkisizleştirmek amacıyla peydahlandı.Editör (Nupel Haber)
Theodore Dreiser: Belief in the greatness and dignity of Man has been the guiding principle of my life and work. The logic of my life and work leads me therefore to apply for membership in the Community Party. wordsmith.social/protestation/…
Yemen vows 'unimaginable' response to Israel's bombing campaign of Hodeidah
Dozens were injured, and 70 percent of the Hodeidah port was damaged by the massive Israeli strikes late Mondaythecradle.co
I tried Debian, I tried Fedora for my Lenovo Legion 5 Pro RTX3060: Framerate issues, stuttering in browsers, stuttering in simple 3D programs
Hi all,
The quick and dirty questions is: Which distro should I try next?
I tried Debian X11 and Fedora with Wayland, but I did not have a great experience with them for my Lenovo Legion 5 Pro RTX3060. I installed proprietary drivers on both systems since people say that they're better than Nouveau, but the framerate stutters even in simple browser game.
I use some software to slice 3d models for printing, and that one stuttered too. I tried various fixes but none of them worked, and I'd really like to switch to Linux from Microsoft for my daily driver.
What distro can I use to have a better experience? Any advice is welcome, but please make it as specific as possible and if you can, address why that distro would be better than Debian 12 and Fedora 42.
Thanks in advance!
Distros are a red herring. I used debian 12 (first gnome, then xfce) for more than a year with no problems, and the current version of Bazzite is also problem-free for me when it comes to nvidia prime (apart from a KDE-specific memory leak). Basically, this should be easily fixable without a fresh install.
I don't know what distro you're on atm, but set up prime-run and try running programs with that.
I also recommend going onto the uefi and disabling secure boot. You can get it to work with proprietary nvidia drivers, but it's a bit of a process and unless you really need it you might as well leave it off for now.
CITU denounces Govt move for legitimisation of gross illegality By extending the wilful defaulting employers for non-payment of statutory EPF dues more concessions retrospectively......
The Centre of Indian Trade Unions (CITU) denounces the proposal of the Union Govt to further give more concessions to wilful defaulting employers of their statutory obligations/dues under EPF & Miscellaneous Provisions Act by way of sharply redu…Centre of Indian Trade Unions
This is how #TheScience is reported by controlled media...
...a study finds L-carnitine supplementation helps dementia patients... but.. a review of 2 studies from a year before didn't find the same results. It doesn't matter that the 2 reviewed studies only lasted 3 days while the 2018 study lasted 28 weeks.
That's moronic.
take L-carnitine if you can get it.
BTW: the most abundant food source is Beef. So... has the reduction in dietary beef intake increased the incidence of dementia? Certainly not all by itself, but it would be a contributing factor.
Eat (grass-fed organic) beef.
mudflap likes this.
mudflap likes this.
Sanaa official threatens "Israel" with earth-shattering response
SANAA, May 05 (YPA) - Member of the Ansarullah political bureau, Ali al-Qahoum, warned of the consequences of the Israeli aggression on Yemen.He said in a post on X that targeting civilian facilities demonstrated a complete failure and incompetenceاحسن (Yemen Press Agency)
i think instead of buying a hydraulic pipe expander, which i can't find, i can just cut the existing pipe, split it lengthwise and expand those sections and weld them back on, to make some compression sleeves with bolts for closures....
need to stop buying tools
This Week in the New Normal #101
Our successor to This Week in the Guardian, This Week in the New Normal is our weekly chart of the progress of autocracy, authoritarianism and economic restructuring around the world. 1. German Opp…OffGuardian
Pixels in Islamic art: square Kufic calligraphy
Link: uwithumlaut.wordpress.com/2020…
Discussion: news.ycombinator.com/item?id=4…
Pixels in Islamic Art: Square Kufic Calligraphy
When I was a little kid whenever we drove by mosques, I would be intrigued by the complex motifs they’re decorated by. I always tried to figure out the pattern; to me it was just a pattern, I never…U with Umlaut (Ü)
Karapaşaoğlu: Kıbrıs’ın kuzeyi Türkiye’nin lağım çukuruna dönüştürüldü
-Kolonyal bir politikaya bağlı olarak bir yandan muhalifler tasfiye edilirken, diğer yandan da mafya buraya taşındı. Kıbrıs kuzeyi kumarhane, uyuşturucu, fuhuş, kara para aklama gibi pis işlerin yapıldığıTürkiye’nin bir lağım çukuruna dönüştürüldü...
-Bizdeki toplumsal çürüme aslında Kıbrıslı Rumların mülkiyetinin çalınması ve ganimetin dağıtılmasıyla başladı. El konulan ganimeti buraya taşıdıkları nüfusa dağıttılar ama Kıbrıslı Türklere de bundan bir pay verdiler. Çürüme böyle başladı.
–74’ten sonra köylerimizin isimleri değiştirildi. Soy isimlerimiz değiştirildi. Kiliseler camiye çevrildi ve buraya ciddi bir nüfus aktarımı gerçekleştirildi. . Türklük Sözleşmesinin yanına Sünni İslam dayatması da eklendi.
-2018’de sonra Türkiye’deki yeni sistem, yeni siyasetle birlikte buradaki ortam da çok sertleşti. Türkiye’de iktidar değişse de Kıbrıs’ın kuzeyinde hiçbir şey değişmez. Türkiye’de de değişmez çünkü Türkiye artık başka noktadır.
-Ayşemden Akın arkadaşımız, Halil Falyalı’nın ilk adamı olan Cemil Önal ile mülakat gerçekleştirdiği için ölüm tehditleri alıyor. Gazetecilere ve iş adamlarına suikast düzenlemek için Türkiye’den buraya birilerini gönderiyorlar.
Nûpel Yayın Koordinatörü Filiz Deniz, Kıbrıslı şair, yazar, aktivist ve vicdani retçi Halil Karapaşaoğlu ile adanın gündemini konuştu:
Nûpel Yayın Koordinatörü Filiz Deniz, Kıbrıslı şair, yazar, aktivist ve vicdani retçi Halil Karapaşaoğlu ile adanın gündemini konuştu:
Kamuoyu sizi biliyor ancak yine de Nûpel okurları açısından bir hafıza tazelemesi açısından tanıtalım istiyorum…
Halil Karapaşaoğlu 1985 doğumluyum, şairim. Sanatçı ve Yazarlar Birliğinin yönetim kurulundayım.Yeni Kıbrıs Partisi sekreteryasında görevliyim. ‘Türk Yerleşimci Kolonyalizmi’ üzerine akademik çalışmalar yapıyorum. İnsan hak ve özgürlükleri adına çok uzun zamandır mücadele veriyorum. Şu an Yenidüzen gazetesinde haftalık yazılar yazıyorum.
Çok yönlü birisiniz; şair, aktivist, yazar ancak kamuoyu bir de sizi vicdani retçi olarak biliyor; hatta bu yüzden hapse de atıldınız sanırım…
Evet aynı zamanda vicdani retçiyim. 2013 yılında vicdan reddimi açıkladım. Seferberlik çağrısını reddettiğim için, arkadaşlarımla birlikte yargılandım. 2019’da cezaevine girdim.2024 yılında ikinci kez cezaevine girdim. İki kez hapsedildim. Murat Kanatlı, Haluk Selam Tufanlı, Mustafa Hürben ve ben Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) Türkiye’yi şikayet ettik. Murat Kanatlı’nın davasını kazandık. Murat Kanatlı 2014 yılında cezaevine girmişti. 2024 yılında AİHM Türkiye’yi suçlu buldu.
Normal koşullarda Kıbrıs’ın kuzeyinde bize açılan davaların geri çekilmesi gerekirdi. Ancak davalar geri çekilmedi. Ben mart başında polise çağrıldım ve hakkımda yeni bir şikayet oluştu. Şu an dosyam savcılığa gidecek. Savcılık dosyayı işleme koyunca da hukuki süreç tekrar başlayacak.
İzleyebildiğimiz kadarıyla Kuzey Kıbrıs’ın gündemi yine yoğun. Başörtüsü tartışmaları son dönemlerde öne çıkıyor. Liselerde ve ortaokullarda öğrencilerin başörtüsü takmasının serbest bırakılması tepki çekti, eylemler yaşandı. Buradan başlayalım isterseniz; bu anlamda Kıbrıs’ta neler oluyor?
Kıbrıs’ta 1958’den itibaren başlayan Türkiye Cumhuriyeti ve Kıbrıslılar arasındaki ilişki biliniyor ancak modern Türk Cumhuriyeti ilan edildikten sonra aslında ilk ilişkiler 1925 yılında başlıyor. Daha 1925 yılında Türkiye’nin Kıbrıs’a gönderdiği elçiler burada Kemalizm siyaseti doğrultusunda diplomatik faaliyetlerini yürüttü. Fakat Türk derin devletinin organize bir şekilde Türkçe konuşan Kıbrıslılara müdahale etmesi 1958 yılında başlıyor. 1958’den 1974 yılına kadar müdahaleler gerçekleşti. Türkiye’nin istemediği hiçbir kişi lider olmadı. Muhalifler 1958’den 1965 kadar öldürüldü. Türkiye’ye karşı muhalefet susturulunca artık yeni bir sistem oluşturuldu. 1974’ten sonra Kemalistlerin baskısı arttı. 1958’den soğra Türkçe konuşan Kıbrıslıların köy isimler değiştirildi. İşgalden sonra Rumca konuşan Kıbrıslıların yaşadığı köy isimleri de değiştirildi. Soy isimlerimiz değiştirildi. Kıbrıs Cumhuriyeti kimlik kartlarmız, pasaportlarmız yasaklandı. Kıbrıs Cumhuriyeti para birimi yasaklandı. TL’ye geçildi. Buraya nüfus aktarımı gerçekleştirildi. Türkiye’den binlerce insan getirdiler. 200 bin Rumca Konuşan Kıbrıslı’nın terk ettiği köylere Türkiye’den insan taşıdılar. Kiliseler camiye dönüştürüldü. Türklük Sözleşmesinin yanına sunni Müslümanlık da eklendi. 2002 yılına kadar aşamalı olarak yeni bir sistem kuruldu. Evet Kıbrıslı Türkler de Müslüman ancak kendilerine göre dini yaşama biçimleri vardı. Burada Ortodoks hıristiyanlar göç edince bu kez sunni Müslümanlık egemen din olarak inşa edildi.
2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte Türklük Sözleşmesi var ama onun yanında sunni Müslümanlık anlayışı da ağırlaştırılarak Türklük sözleşmesinin içinde yerini aldı. Din daha da baskın olmaya başladı. Burada camiler inşa edilmeye başlandı. Bunun yanında Türkiye’den imamlar getirildi. Türkiye’den nüfus artışı devam etti. Türkiye’deki tarikatlar getirildi. AKP özellikle 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerden sonra nüfus artışını daha da hızlandırdı. Öğretmenlergöndermeye başladı Türkiye’den. Yoğun bir şekilde. Özellikle bu öğretmenlerin bir çoğu Sünni Müslümanlık görüşünü benimseyen kişilerdi. Türkiye’nin öğretmen göndermesi 1958 öncesi de vardı. Ancak AKP ile bu başga bir boyut kazandı. Bir de Kıbrıs’ın kuzeyinde sendikalar kurmaya başladı yerleşikler üzerinden. Buraya getirilen yerleşimciler üzerinden sendikal faaliyetlere girişdi.
Yani bizim sendikalarımıza paralel sendikalar kurmaya başladılar ve bu sendikalarla birlikte taşıdıkları nüfusu oralarda örgütlemeye başladılar. Getirilen yerleşimcilerin kültür dernekleri, hemşeri dernekleri daha da aktif hale getirildi. Bunun yanında siyasi partileri de taşıdılar. AKP’den CHP’yetutun da İYİ Parti’ye Yeniden Refah partisine kadar siyasal partilerin şubeleri açıldı. AKP bu noktada çok aktif, özellikle de gençlik kolları üzerinden. Bunun yanında Yunus Emre Entütüsü, tarikatlar gibi yapılanmalar üzerinden de siyasal faaliyetlerini yürütüyor.
Çok özür dilerim. Bir şey sorabilir miyim? Şu anda Kuzey Kıbrıs’ın nüfusu ne kadar ve ne kadarı Türkiye’den sonradan getirildi?
Şu anda Kuzey Kıbrıs’ın nüfusunun kaç olduğunu bilmiyoruz. Türkçe konuşan Kıbrıslıların ne kadar kaldığını da bilmiyoruz. Çünkü nüfus sayımı yapmıyorlar… Ancak Türkçe konuşan Kıbrıslıların artık kuzeyde azınlık olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye Türkçe konuşan Kıbrıslıların nüfusunu eritmek istiyor. Türkiye’den taşınan nüfus korkunç düzeydedir. Türkçe konuşan Kıbrıslıların kamusal görünürlüğü yok denecek kadar azdır.
Anladım, buyrun siz devam edin
Tabii hep böyleydi. Türkiye’den buraya sürekli insanlar aktarılıyordu. 2002’den sonra ise AKP Türkiye’de çıkardığı yasaları buraya aktarmaya başladı. 1974 yılından sonra da durum ayniydi aslında. Türkiye ile Kıbrıs’ın kuzeyi arasında bir sömürgecilik ilişkisi var. Özellikle 1974 itibarıyla Türkiye bu sistemi inşa etti ve Türkçe konuşan Kıbrıslılara belirli imtiyazlar verdi. Türkçe konuşan Kıbrıslılar’da bu imtiyazları kullandı.
Yani güvenlik kuvvetlerinin komutanı hiçbir zaman Türkçe konuşan Kıbrıslı olmadı. Burada sivil savunma var ve sivil savunma Türk derin devletinin alt birimi olarak faaliyet gösteriyor. Yani sıradan bir sivil savunma değil. Onun başkanı da hiçbir zaman Türkçe konuşan Kıbrıslı olmadı. Merkez Bankası’nın başkanı da hiçbir zaman bizden biri olmadı.Türkiye artık doğrudan buraya kadrolar aktarmaktadır. Alt yönetim birimlerini de değiştirmeye başladı. Bu sayede yeni bir inşa sürecine geçti.
Zaten 3 Mayıs’ta da külliyenin açılışı yapıldı. Külliye Metehan olarak isimlendirilen bir bölgede yapıldı. Biliyorsunuz Metehan Türk tarihi için çok önemli bir kişidir. Türk tarihinde modern orduyu ve modern devlet biçimini ortaya çıkaran Hun imparatorudur. Burada yeni bir cumhurbaşkanlığı sarayı, yeni parlamento yapıldı. Bunun karşılarına bir cami inşa edildi. Yüksek mahkeme binası da külliyenin bahçesine yapılıyor. Dolayısıyla yapılanma süreci devam ediyor. Bunun adına külliye denildi. Osmanlı fetheddiyi topraklara külliye yapıyordu. Yapısal olarak başka bir noktaya geçeceklernin önemli bir göstergesidir.
Sınıflar değiştirildi. İşçi sınıfı bağlamında Türkçe konuşan Kıbrıslıların işçi sınıfının öncü kesimi imha edildi. Biraz karışık anlatıyorum, kusura bakmayın çünkü bizim hikâyemizianlatmaya çalışıyorum. 1974’de Rumca konuşan Kıbrıslı işçi sınıfı ve yukarı sınıfı imha edildi. Üretim araçlarına el konuldu. Bunlar Türkleştirildi. Türkçe konuşan Kıbrıslılar buralarda istihdam edildi. Üretim araçları Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olarak çalıştırıldı. Türkiye’den çalıştırılmak üzere yerleşimciler getirildi. KİT’ler 1983’den sonra özelleştirilmeye başlandı. Türkçe konuşan Kıbrıslılar üretim ilişkilerinden koparıldı. Yerleşimciler üretim ilişkilernin merkezine geldi. 2002’den sonra oluşturulan bu yeni sınıf yapısı ve burada kamu iktisadi teşebbüslerinin tasfiye süreci hız kazandı. Türkçe konuşan Kıbrıslılar nereyse tamamen memur yapıldı. Türkiye’den taşınan yerleşimciler ise işçi sınıfının ana kaynağı haline geldi. 2002’den özellikle Pakistan, Afrika’dan, Türkmenistan, Uzak doğu, Ukrayna ve Rusya’dan nüfus aktarımı gerçekleşmeye başladı. Bu yoksul ülkelerden yapılan nüfus aktarımıyla beraber Türkiye’den buraya getirilen Türkiyeli yerleşimciler sınıfsal anlamda tasfiye edildi. Onların yerine de Pakistanlılar, Afrikalılar, Türkmenler, Uzak Doğulular istihdam edilmeye başlandı ve taşınan Ukraynalı ve Ruslarla birlikte de inşaat sektöründeki ev satışları arttırıldı. 2002’den sonra sınıflar yeniden oluşturuldu ve oluşturulmaya devam ediliyor. Türk sermayesinin artık çok güçlü bir pozisyonu var. Türkçe konuşan Kıbrıslıların üst sınıfının tasfiye edilmesi için yasalar çıkartıldı. Türk sermayesinin Kıbrıs’ın kuzeyine taşınması hız kazandı.
Kıbrıs ile bağı olmayan, hatta hiç gelmeyen insanlara Türkiye’de KKTC vatandaşlığı dağıtıyorlar. Bu insanlar kamu sınavlarına giriyor, sınavı geçenler Kıbrıs’ın kuzeyine geliyor. Bürokraside bugüne kadar Kıbrıs’ta böyle bir aktarım ve yoğunlaşma olmamıştı. Şimdi bürokrasiyi de dönüştürmeye başladı. Başörtüsü yasası sistematik olarak yapılan saldırılardan sadece bir tanesidir.
Anladım…Aslında Türkiye’deki sistemin yansıması gibi geliyor; Sömürgecilik… Peki buna karşı anti- kolonyal bir mücadele de gelişiyor diyebilir miyiz ?
Kesinlikle son dönemlerde benim vurgulamaya çalıştığım şey budur. Sorunun adı Türk Yerleşimci Kolonyalizmidir. İsrail’in Filistin’e yaptığı bir uygulamadır. Yöntemler arasında benzerlikler ve farklılıklar vardır. Türkiye’de Kıbrıs’a bunu yapıyor. Ancak bu teorik anlamda teorize edilmemişti. Bazı dostlarmız özellikle gazeteci Aziz Şah bunu dillendiriyordu. Kıbrıslılar Birliği bunu ifade ediyordu. Ben, bunu teorize etmeye çalışıyorum. Eğer sorunu tespit edebilirseniz, ona göre de direnişini yaparsınız. Kıbrıs’ın kuzeyinde son zamanlarda Türk kolonyalizmi ifadesi yüksek bir sesle ifade edilmeye başlandı.
Elbette siyasal duruşumu antikolonyal siyasal söylem ve yöntemüzerinden gerçekleştirmeye çalışıyorum. Vicdani red eylemlerinde, cumartesi yaptığımız eylemde bunu öne çıkarıyor ve tartıştırmaya çalışıyorum. Sivil itaatsizlik, anti kolonyalizm, Türk Yerleşimci Kolonyalizmi gibi konular üzerinden yaşadığımız sorunları tartıştırmaya çalışıyorum kendi yaşadığım coğrafyada. Çünkü biliyorsunuz anti kolonyal mücadele çeşitli yöntemle gerçekleşebilir. Türkçe konuşan Kıbrıslıların nüfusu az olduğundan dolayı ve burada 50 binden fazla silahlı asker-polisbulunduğundan ve coğrafyamızın küçük olmasından dolayı burada silahlı mücadele vermek imkansız. Dolayısıyla bağımsızlık mücadelesinin diğer bir aracı sivil itaatsizlik eylemleridir ve ben bütün yaptığım eylemleri Türk işgaline, Türk Yerleşimci Kolonizmine karşı sivil itaatsizlik eylemleri olarak tanımlıyorum ve tabiki de yaşadığım topluma da çağrıda bulunuyorum. Türkçe konuşan Kıbrıslılar örgütsel ve kitlesel sivil itaatsizlik eylemlerini pratiğe geçirebilirse özgürlüklerini elde edeceklerdir. Ancak bu çok uzun ve zor bir yol, yolculuktur.
Sivil itaatsizlik eylemleri hangi boyutta? Toplumsal dokudaki yıpranmışlık ve çürüme göz önüne alındığında tepkiler yaygın mı, kitlesel mi ya da gelişiyor mu?
Şimdi elbette gelişmesi lazım. Bu ancak bilinç çalışmalarıyla olabilir. Bizdeki toplumsal çürüme aslında Rumca konuşan Kıbrıslıların mülkiyetinin çalınması ve Türkçe konuşan Kıbrıslılara bu hırsızlıktan pay verilmesiyle başladı. Buraya taşıdıkları nüfusa dağıttılar bu ganimeti ama Türkçe konuşan Kıbrıslılara da önemli bir pay verdiler. Yani çürüme ganimetin paylaşılmasıyla başladı. Mülkiyet ilişkilerinin değiştirilmesiyle…
Öte yandan 80’lerden sonra Türkiye’deki kumarhaneler de buraya taşındı. 90’larda bu daha da yoğunlaştı. Bununla beraber kumar, kara para, uyuşturucu gibi olaylar buraya taşındı. Türkiye’deki mafyalar buraya taşındı. Dolayısıyla burası Türkiye’nin bir lağım çukuruna döndürüldü.. Pis işlerini yaptıkları bir yer oldu. Tabii sivil itaatsizlik eylemleri bireylerin kendi başlarına yapabileceği eylemler olduğu gibi kitlesel bir şekilde de yapılabilir. Örgütsel bir şekilde de yapılabilir ki ben bu noktada yani bunun kitlesel bir şekilde insanlarımızı bilinçlendirerek Türkiye karşı bir özgürleşme hareketinin olması gerektiğini düşünüyorum. Kitlesel bir şekilde bütün insanların, yığınsal bir şekilde Türkiye’nin müdahalelerine, Türkiye’nin, Kıbrıs’ın kuzeyini kolonize etmesine karşı ses çıkarması gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada hikayenin başındayız. Toplumda sivil itaatsizlik eylemleri dillendirilmeye başlanıldı.
Bunun başarılmasının önündeki engeller nelerdir?
Şimdi tabii cemaatimizin bu bilinci yok. Bizim Türkçe konuşan Kıbrıslıların aslında en büyük sorunlarından bir tanesi aydın krizidir. Aydınlarımız, Türkiye’nin bize yaptığı uygulamaları bir sömürgecilik biçimi olarak daha göremedi. Görenler ve buna tepki gösterenler vardır. Bu dostlarımız ağır bedeller ödedi. Ancak büyük bir çoğunluğu sorunu bu şekilde tanımlamıyor. Dolayısıyla bu bize büyük bir dezavantaj sağlıyor. Çünkü Türkçe konuşan Kıbrıslılara kuzeyde belirli imtiyazların verilmesiyle birlikte ciddi bir “illüzyon” yaratıldı. Türkçe konuşan Kıbrıslı aydınlar kendilerini özne zannettiler. Ancak Türkiye, Türkçe konuşan Kıbrıslılara siyasilere çeşitli suikast girişimleri yaptı. 1989’dan 2004’e kadar ve etkileri oldu.Aydınlar, bunu görüp, işgalle hesablaşmayı tercih etmediler. Eden dostlarmız vardır. Bunun altını çizmek isterim.
Ne yazık ki akademide de bu tarz görüşlere yer verilmiyor. Böyle düşünen insanlar akademiye alınmıyor. Bu da bize büyük bir dezavantaj sağlıyor. Yeterli çalışmalar yapılmadığı için şu an böyle bir kitlesel bilinçten bahsetmek zor. Ancak küçük bir çevre var ki bu bilince sahiptir ve bu bilinç doğrultusunda siyaset de üretiyor. AKP’nin, özellikle 2020’de cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahale etmesiyle beraber tabii bu hassasiyet artmış durumdadır. Bu eylemlere katılım da artmış durumdadır. Özellikle başörtüsü konusuyla ilgili iki büyük eylem gerçekleşti. Nüfusumuza göre ciddi bir katılım gerçekleşti. Birincisine 13 bin insan katıldı. İkincisinde de katılım çok yüksekti.
Burada bir şey sorabilir miyim; o eylemleri takip etmeye çalıştım ama şu çok dikkatimi çekti; Denktaş ailesinin çocukları da eylemdeydi? Bunu nasıl değerlendirmek gerekiyor?
Denktaş ailesi AKP tarafında tasfiye edildi. Biliyorsunuz; az önce de bahsettim; liderlik sürekli olarak Türkiye tarafından atandı, belirlendi. Türkiye, 1930’da İngiliz kolonyal döneminden bu yana seçimlerimize müdahale ediyor. 2003- 2004 Annan Planı sürecinde Denktaş ailesi AKP tarafında tasfiye edildi. Onun yerine Mehmet Ali Talat, Cumhuriyetçi Türk Partisi lideri getirildi. Şimdi Denktaş ailesi tasfiye edildiği için ve hiçbir şekilde siyasal anlamda bir pozisyona getirilemedikleri için dolayısıyla bir taraf olmak zorunda kaldılar. Bu anlamda tabii bu din konusu da hassas bir mesele…Denktaş ailesi laik bir ailedir. “Anavatana” olan bağlılıklarını dile getiriyorlar ve ‘Anavatan’ diyor onlar ama bu başörtüsü konusunda sağın bir kısmının da hassasiyeti var. Evet, bu olaya tepki gösteriyorlar. Ersin Tatar’ın eşi bile tepki gösterdi. Bu Türkiye ile ana bir çelişki içinde olduklarını göstermez. Sadece AKP ile bazı noktalarda ayrışıyorlar.
Anladım. Bir de Kıbrıs’ın muhalif medyasından söz etmek istiyorum. Son günlerde gazetecilere yönelik baskı ve tehditler gündeme geliyor. Orada neler yaşanıyor?
Burada muhalif medya ciddi bir saldırı altındadır. Özellikle 2018 yılında ciddi bir kırılma yaşadık. 2018 öncesi de Afrika/Avrupa Gazetesi’ne; Şener Levent ve oradaki arkadaşlarımıza davalar açılıyordu. 22 Ocak 2018’de Türkiye’nin buraya taşıdığı nüfus, Erdoğan’ın emriyle Afrika/Avrupa gazetesine saldırdı. Bilmiyorum, bunu gördünüz mü, orada gazeteciler öldürülmek istendi. İşte o gün orada ciddi bir kırılma yaşandı. Onun arkasından da 2020 seçimleri yapıldı.
Ondan sonra da Şener Levent’e TC vatandaşı olmamasına rağmen Ankara’da davalar açıldı. Ve Şener Levent suçlu bulundu. Bunun yanında Ayşemden Akın isimli gazeteci arkadaşımıza da Ankara’da davalar açıldı. Ayşemden’in sanırım TC yurttaşlığı vardır ve o da Ankara’da yargılandı. Tabi bu gazeteciler hiçbir şekilde Türkiye’de bulunmadı yargılanma sürecinde. Yani mahkeme süreci olurken buradaydılar. Onlar yargılandı ve onlara ceza verildi. Bunun yanında Ali Kişmir dostumuz gazeteci, aynı zamanda Basın-SEN sendikasının başkanıdır. Ali, 2020 seçimleri müdahalesine karşı bir yazı yazdı. Türkiye’nin buradaki elçisi, Ulusal Birlik Partisi’ne ait bazı milletvekillerini, güvenlik kuvvetlerine ait “Beyaz Ev” adı verilen bir restoranda topladı. Bu muhalif milletvekilleri Türkiye’ye değil Ersin Tatar’a muhaliflerdi. Bunlar elçi tarafından uyarıldı. Ali bu uyarı konusuyla ilgili sosyal medyada bir yazı yazdı. Ve şu an Ali Kişmir 10 yıllık bir hapis cezası ile karşı karşıyadır. Tarihimizde bir ilktir zira bu dava da güvenlik kuvvetleri komutanlığının şikayeti üzerine açıldı. GKK’nın başındaki komutan da Türkiye tarafından atanıyor.
Bunun yanında Ayşemden Akın arkadaşımız, Halil Falyalı’nın ilk adamı olan Cemil Önal ile mülakat gerçekleştirdi. Hollanda’da ve biliyorsunuz Cemil Önal da öldürüldü. O röportajda AKP’nin kuzeyde yasadışı olarak yarattığı ortamla ilgili uyuşturucu, kara para ve AKP’li bazı siyasilere ait kasetler gündeme geldi ve siyasilerin bazı ilişkileri deşifre edildi. Bu nedenle Türkiye’den Ayşemden’e bir telefon geldi ve Türkiye’den Ayşemden’i öldürmek için 3 kişinin Kıbrıs’a geldiği ifade edildi. Dolayısıyla Ayşemden de ölüm tehditleri alıyor. Bunun yanında Cenk Mutluyakalı, Serhat İncirli, Ersin Tatar’ın şikayeti üzerine yargılanmaya başladı. Dolayısıyla muhalif gazetecilere ciddi bir baskı söz konusudur. Selma Eylem hocamız var Kıbrıs Türk Orta Eğitim Öğretmenler Sendikası Başkanı… Başörtüsüyle ilgili olarak muhalefetin örülmesinde önemli bir rol üstlendi diğer hocalarımızla birlikte. O da ölüm tehditleri alıyor. Şu an dolayısıyla Kıbrıslı gazeteciler ve Kıbrıslı muhalifler ciddi bir tehdit altındadır.
Şunu da söyleyeyim. Son 9 ayda Türkiye’den Kıbrıs’daki iş adamlarına suikast yapmak için kişiler geliyor. Son 9 ayda 9 kişi geldi. Bunlar suikast işlemek için geliyorlar. Bunlardan sadece 2si tutuklandı. Bu da Halil Falyalı cinayetiyle başlayan yeni bir süreçtir. 1989’dan 2004’e kadar hem Kıbrıslı siyasiler hem de Kıbrıslı işadamları Türk derin devleti tarafından suikast girişimlerine uğramıştı ancak 2004’ten 2018’e kadar böyle bir şey çok yaşanmadı. 2018 Afrika/Avrupa Gezetesi saldırılarından itibaren, aslında Türkiye’deki siyasetle birlikte buradaki ortam da çok sertleşti.
Peki, Türkiye iç siyasetindeki olası değişiklikler oraya yansıyacak mı? Diyelim ki Erdoğan gitti yeni bir hükümet geldi, Kıbrıs’ın kuzeyine ve sizin mücadelenize bu nasıl yansıyacak, ne tür etkileri olacak?
Ben şimdi biraz daha farklı bir noktadan bakmaya çalışacağım. Türk kapitalizmin gelişimini incelemeye çalıştım. Türkiye’deki Türk kapitalizminin başlangıcı 1950’liler Demokrat Parti’nin iktidara geldiği dönem. Türkiye’nin Kıbrıs ile ilgilenmeye başladığı dönem de o dönemdir aslında. Şimdi Türk kapitalizminin gelişimiyle birlikte Türkiye’deki siyasal süreç de paralel bir şekilde gelişiyor. Özellikle 2016’da Türkiye Varlık Fonu’nu ilan etti. Türkiye neoliberalizm ve devlet kapitalizmi arasında bir yerdeydi. Neo liberal ekonomik modeli takip ederken Devlet kapitalizmini andıran uygulamalar yapılmaya başlandı Gezi Park’ı eylemlerinden sonra. Son dönemde TÜSİAD’ın başkanı ve yönetim kurulundan 1 kişiye davalar açıldı. Türkiye’de Siber Güvenlik Daire Başkanlığı kuruldu. Bu da şirketlere yönelik bir adımdı. Yani verilerin verilmemesinden dolayı patronların tutuklanabilme ihtimali var.
Gördüğüm kadarıyla AKP şirketlerin yönetim kurullarına kendi partililerini de atamaya başladı. Dolayısıyla Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını da ben Türk kapitalizminin gelişimine bağlıyorum çünkü AKP ile birlikte Türk kapitalizmi çok ileri bir seviyeye geçti. Bugün AKP’nin, Türkiye’nin Suriye’de, Afrika’da da koloni politikaları var. Aslında Asya’da da koloni politikaları var . Dolayısıyla İmamoğlu’nun tutuklaması önemli bir sürecin de başladığının göstergesidir.
Yani Türkiye neo liberal ekonomik modelden koptu. Devlet kapitalizmine geçti. Türkiye’nin Devlet kapitalizmine geçmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi neoliberal kapitalizmdeki krizdir. Bütün dünyada neoliberal ekonominin krize girmesiyle Çin ve Rusya ön plana çıktı. Hatta batı ülkeleri de devlet kapitalizmine geçiyor. Dolayısıyla devlet kapitalizminin öngördüğü bir hukuk biçimi, devlet kapitalizminin öngördüğü bir kültür, siyaset biçimi var. Şu an hem Türkiye’de hem de Kıbrıs’ın kuzeyinde yaratılan siyasal ortam devlet kapitalizminin dayattığı bir yaşam biçimidir. Devlet kapitalizmi totaliter sistemler yaratmaktadır. Parti ve partinin başındaki kişi mutlak bir güce ulaşmaktadır. Türkiye devlet kapitalizmine geçti ve bu uzun bir zaman daha böyle gidecek gibi görünüyor. Dünyada da böyle gidecek. Bu anlamda Türkiye’deki iktidar değişse de Kıbrıs’ın kuzeyinde hiçbir şey değişmeyecek. Aynı şekilde Türkiye’de de değişeceğini düşünmüyorum. Çünkü bunu ekonomik ilişkiler üzerinden değerlendiriyorum. Bugün CHP’ye baktığınız zaman, Ekrem İmamoğlu İstanbul belediye başkanı olduğunda makamına bir imam getirdi ve imam makamda dualar okudu. Siz bunları 2002 öncesi göremezdiniz. Dolayısıyla AKP Kemalizm’i yeniden tarif etti. Atatürkçülüğü yeniden tanımladı. Kemalizm’i siyasal İslam ile karıştırdı. Yani Türkiye artık başka bir noktadır ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Hayatın her alanında direnişi örmek zorundayız. Tarih karşısında kendi cephelerimizi oluşturarak, ezilenler için alternatif yaratmak zorundayız. Bu tarihsel süreçte bu sorumluluğu almalıyız.
Azerbaijan backs Syria’s recovery as ties deepen under new government
An Azerbaijani delegation led by Deputy Prime Minister Samir Sharifov visited Syria yesterday under the instruction of President Ilham Aliyev, aiming to strengthen bilateral cooperation with the country’s interim leadership...Middle East Monitor
N. E. Felibata 👽 likes this.
Our socials: fediverse.blog/~/ActaPopuli/fo…
like this
don't like this
Sour: The Last Shia City on the Mediterranean, History & Legacy Defy Zionist Envy.
Laith Marouf & Hadi Hotait travel with Ali Jezzini to Sour (Tyre) in south Lebanon, visiting its 4000 years of archaeological sites while discussing the history of the city as one of the seminal port cities of the old world, its fate as a target for …Free Palestine TV (FPTV’s Substack)
Kim Jong-Il: It has already been established by materialistic dialectic that the world consists of material, not consciousness or ideas, and that it moves, changes the Juche philosophy answered a new question—who is the master of the world and what is the motive force for its transformation. It elucidated a new idea of the world that nature and society are dominated and transformed by man, and thus fulfilled brilliantly the philosophical task of our time when the popular masses are masters of their own destiny and history. wordsmith.social/protestation/…
I just watched this discussion between Natasha Hausdorf and UK Labour representatives - now it makes sense.
That evil bitch who keeps asking all those retarded questions is Emily Thornberry, a top level member of the Labour party.
She is an extreme Marxist. Among others, she is all in on the trans BS. She claimed that it is "factually inaccurate to say only women have cervices". Uhm, no, that's 100% guaranteed! Maybe not all women have a cervix due to a genetic or developmental defect or losing it due to illness or accident - but no biological man has a cervix. "Trans women" are men.
So it is not surprising that the exact same insane person should be antisemitic.
Most people don't know that Marx & Engels were extremely antisemitic at a very personal level. Read their letters where they don't hold back and you'll find that especially Marx expresses extreme and personal hatred against Jewish people. And that's despite the fact that his parents were Jews who converted to Protestantism. When his mother didn't send him as much money as he had asked for, he would refer to her as "the Jewess". He claimed that "all Jews are inherently capitalists" (as if that were a bad thing), thus perpetuating the ridiculous narrative that all Jews have to be one thing or another.
Antisemites then switched that claim to "all Jews are communists", as Marx, the Protestant / Satanist Jew hater, was somehow "working to spread Judaism". In their fantasy world, Lenin, who maybe had a Jewish grandfather, becomes Jewish. As does Stalin, the Georgian man who wanted to become an Orthodox priest...Mao? He didn't act on his own, oh no, he had "Jewish advisers" who were responsible for Mao's genocides.
Note that Jewish Marxists are always antizionists, if not outright antisemitic and they very often side with Hamas.
youtube.com/watch?v=lXrO96lkrP…
Natasha Hausdorf DEMOLISHES Hostile Anti-Israel Politicians in Live Hearing!
Natasha Hausdorf MasterclassContact: JewishUncensored@gmail.com to Advertise/sponsor a video on this channel Help us continue to bring the truth to light and...YouTube
The St. Petersburg Summit: Shifting Alliances and the Road to Peace in Ukraine
The recent summit between President Putin and the US envoy to Russia Steve Witkoff led to speculations that there has been an agreement between the twoТаут Батаут (New Eastern Outlook)
An Appeal to Apple from Anukari: one tiny macOS detail to make Anukari fast
Link: anukari.com/blog/devlog/an-app…
Discussion: news.ycombinator.com/item?id=4…
Understanding Memory Management, Part 5: Fighting with Rust
Link: educatedguesswork.org/posts/me…
Discussion: news.ycombinator.com/item?id=4…
Israel continues to target and kill civilians across Gaza
The Israeli occupation army continued last night and on Monday to carry out deadly attacks on different areas of the Gaza Strip, killing and injuring dozens of civilians.The Palestinian Information Center
Manifestations of Neo-Nazism in Europe Significant, Many Europeans Understand It - Kremlin
Manifestations of neo-Nazism in Europe today are significant, and many Europeans understand this, Kremlin spokesman Dmitry Peskov said on Monday.Sputnik International
Kent Vanderhoff likes this.
Critical CSS
Link: critical-css-extractor.kigo.st…
Discussion: news.ycombinator.com/item?id=4…
Critical CSS Generator | Kigo
Quickly extract the critical CSS needed to render your website's above-the-fold content instantly. Improve performance and Core Web Vitals. A tool by Kigo.Kigo Critical CSS Generator
‘A lot of people know’ who blew up Nord Stream – Trump
The US president has made it clear that he does not believe claims that Russia destroyed its own pipelinesRT
Kent Vanderhoff likes this.
Right-Wing Revolt Kills Israel Boycott Bill Over Free Speech
GOP lawmakers helped kill a bill criminalizing support for boycotts of Israel, warning it would violate free speech and impose harsh prison penalties.Robert Inlakesh (MintPress News)
Kent Vanderhoff likes this.
Father,
you open the kingdom of heaven
to those born again by water and the Spirit.
Increase your gift of love in us.
May all who have been freed from sins in baptism
receive all that you have promised.
We ask this through our Lord Jesus Christ, your Son,
who lives and reigns with you in the unity of the Holy Spirit,
God, for ever and ever.
Amen.
________
May the Lord bless us, protect us from all evil, and bring us to everlasting life.
Amen.
Lenin: Communist morality is that which serves struggle and unites the working people against all exploitation, against all petty private property; for petty property puts into the hands of one person that which has been created by the labour of the whole of society. wordsmith.social/protestation/…
Mathematician Finds Solution to One of The Oldest Problems in Algebra
"This is a dramatic revision."
#Physics, #MSFT Content
sciencealert.com/mathematician…
#MSFT Content
Robert Biloute - on diaspora-fr.org reshared this.
Israel's cabinet decides not to form Oct. 7 state commission of inquiry amid new Gaza war plan
For the first time, the cabinet signaled willingness to form a commission but wants legislative changes to how its members are appointed, a process that could take time. The attorney general warned that delaying a probe could harm its effectivenessJonathan Lis (Haaretz)
PeerTube App v1 is out!
App v1 is out! | JoinPeerTube
Today, our not-for-profit (Framasoft) is proud to present v1 of the PeerTube mobile application, 4 months after its first release! It's the work of a ...JoinPeerTube
like this
don't like this
like this
Trump’s Silence On Zelensky’s ViDay Threat Is Disappointing
Trump didn’t even feel bothered to make a pretense of condemning Zelensky's Moscow's Victory Parade threats.Andrew KORYBKO (Oriental Review)
youtu.be/lIk7-ftiO10
nothing to see here.
quick n dirty, unplanned scruffy first screencapture.
backed by soffmi muhod's dminipv from QOXEH.
#fish #bedrocklinux #soffmimuhod #nztt
#nvim #mcedit #emacs
#gentoos #toomanygentoos #nousetoo #hasusetoo
#nothingtoseehere
#linux
#nerds
#justtesting #ffmpeg #screencapture
ps rly i jus wan see how ffmpeg does.
& made a function for that...
\#screencapture with ffmpeg! :D
\#e.g.
\#ffmpeg -f x11grab -i :0.0 output.mp4
\#or, as echo $DISPLAY shows ":3" here on tyson:
function screencapture
ffmpeg -f x11grab -i :3 output.mp4
end
shall likely later improve it over the basic, like get mic capture etc...
and yeah, shall likely go put it somewhere better, like odysee or a peertube instance, or my own peertube instance. heh.
... got mind on notions of making a for i in (yt-dlp --list-formats | cut -d ' ' -f 1) ; yt-dlp --format=$i ; end
or some such, in another function, along with the ffmpeg stitching commands like i used in making this with ffmpeg -i output.mp4 -i soffmi\ muhod\ -\ QOXEH\ -\ 03\ dminipv.flac -c:v copy -c:a aac nothingtoseehere.mp4
but for the downloaded versions... much untapped potential.
aw heck, since i rambled on, may as well call this a #geekingssitrep (~ tho i think i broke that in two hashtags for some of them... meh, whatevs, made the thing, uploaded the thing, my work here is done.)
nothing to see here - unplanned scruffy first screencapture
Nothing to see here.It's just an unplanned scruffy first screencapture.Backed by soffmi muhod's audio track called "dminipv" from the creative commons licens...YouTube
Gillbaw likes this.
rumble.com/v6t03bh-florida-ban…
Florida bans chemtrails
Florida bans chemtrails
Solar radiation management (SRM) https://petition.parliament.uk/petitions/701963 Experiments to dim the Sun will be approved within weeks https://www.telegraph.co.uk/news/2025/04/22/experiments-to-dimRumble
Minerals deal resets geopolitics of Ukraine - Indian Punchline
Ukraine’s mineral resources, December 10, 2024 [SOURCE: NATO Energy Security Centre of Excellence] Moscow and Kiev have been vying with each other to curry favour with the new US administration.M. K. BHADRAKUMAR (Indian Punchline)
Theaitetos (Рцяэыоод) likes this.
You can follow us in other languages. Visit our website for more information wordsmith.social/protestation/…
Hamas on the Record: An Exclusive Interview With Senior Hamas Official Osama Hamdan
Listen now | Drop Site’s Jeremy Scahill sits down with a top leader of the Islamic resistance movement for a wide-ranging discussion on how Hamas views the current moment.Drop Site News
#linux #update #golang #malware #module
wget to Wipeout: Malicious Go Modules Fetch Destructive Payl...
Socket's research uncovers three dangerous Go modules that contain obfuscated disk-wiping malware, threatening complete data loss.Socket
Che Guevara: The guerrilla is a social reformer, he takes up arms responding to the angry protest of the people against their oppressors. wordsmith.social/protestation/…
WHO: Palestinians in Gaza are afraid to go to hospitals
The World Health Organization (WHO) has warned of the serious deterioration in health conditions in the Gaza Strip, in light of the stifling blockade imposed on the Strip for nearly two months, and the prevention of the entry of humanitarian and medDAILY YEMEN
Theaitetos (Рцяэыоод) likes this.
NATO, EU Preparing West for Direct War Against Moscow, Russian Security Council Secretary Says
Incited and patronized by London and Paris, the European elites continue to make loud statements about the need to inflict a strategic defeat on Russia, Russian Security Council secretary stated.Sputnik Africa
Theaitetos (Рцяэыоод) likes this.
Theaitetos (Рцяэыоод) likes this.
App v1 is out! | JoinPeerTube
cross-posted from: lemmy.world/post/29207242
PeerTube is a decentralized and federated alternative to YouTube. The goal of PeerTube is not to replace YouTube but to offer a viable alternative using the strength of ActivityPub and P2P protocols.Being built on ActivityPub means PeerTube is able to be part of a bigger social network, the Fediverse (the Federated Universe). On the other hand, P2P technologies help PeerTube to solve the issue of money, inbound with all streaming platform : With PeerTube, you don't need to have a lot of bandwidth available on your server to host a PeerTube platform because all users (which didn't disable the feature) watching a video on PeerTube will be able to share this same video to other viewers.
If you are curious about PeerTube, we can't recommend you enough to check the official website to learn more about the project. If after that you want to try to use PeerTube as a content creator, you can try to find a platform available there to register or host yourself your own PeerTube platform on your own server.
The development of PeerTube is actually sponsored by Framasoft, a french non-for-profit popular educational organization, a group of friends convinced that an emancipating digital world is possible, convinced that it will arise through actual actions on real world and online with and for you!
If you want to contribute to PeerTube, feel free to:
- Report bugs and give your feedback on Github or on our forums
- Submit your brillant ideas on our Feedback platform
- Help to translate the software, following the contributing guide
- Make a donation to help to pay bills inbound in the development of PeerTube.
If you want to follow the PeerTube project:
- Follow us on Mastodon/BlueSky/Reddit (or here, on Lemmy).
- Subscribe to our newsletter
PeerTube
Here, we talk about PeerTube, both the decentralized video hosting network, and the on free/libre software it’s based on.Framacolibri
like this
don't like this
When do we get that version on F-Droid?
Also, is the body text just a low effort copy-paste of what Peertube is? We know that... And there is a news article about the new version which could have been copy pasted instead: joinpeertube.org/news/app-v1
App v1 is out! | JoinPeerTube
Today, our not-for-profit (Framasoft) is proud to present v1 of the PeerTube mobile application, 4 months after its first release! It's the work of a ...JoinPeerTube
like this
cyrano doesn't like this.
docs.joinpeertube.org/use-mobi…
Get the app | PeerTube documentation
Documentation of PeerTube, a free software to take back control of your videos!docs.joinpeertube.org
Ofiuco doesn't like this.
You should be able to use Obtainium with this link to download directly from their git source and stay up to date.
Edit: Changed source link.
GitHub - ImranR98/Obtainium: Get Android app updates straight from the source.
Get Android app updates straight from the source. Contribute to ImranR98/Obtainium development by creating an account on GitHub.GitHub
like this
Lessons from Kent State, 55 Years Later and the Power of Truth-telling and Resisting Censorship
In the first segment of today’s program Mickey talks with Laurel Krause, Emily Kunstler, and Kelley Lane 55 years after the Ohio National Guard killed four students and wounded nine others at Kent State University as they protested the illegal expans…Kate Horgan (Project Censored)
Dreams are extremely forgettable because the plot is flimsy, the dialogue is uninspired, and the acting is lifeless.
Yemeni terror suspect arrested in Toronto accused of making threats
Sources have told Global News that Husam Taha Ali Al-Sewaiee is accused of trying to join an Iranian-backed terrorist faction.
From this RSS feed
Netanyahu says new attack on Gaza to be 'intensive', postpones probe
Israeli Prime Minister Netanyahu confirms plans for expanded attack in Gaza, while far-right ministers call for full reoccupation and expulsion of Palestinians.Al Mayadeen English (Netanyahu says new attack on Gaza to be 'intensive', postpones probe)
Tired of Being Overlooked? Even the Most Gifted Artists Can Lose Out.
After four decades witnessing artistic passion, I know talent isn't the only key. The artists who succeed take control of their careers.
Stop waiting to be discovered. Learn the essential marketing skills to put your art in front of the right eyes.
Take charge of your artistic journey: escapethecrash.com
Yemeni media: U.S. aggression targets Al-Hazm district in Al...
Alahednews - Fastnews - Yemeni media: U.S. aggression targets Al-Hazm district in Al-Jawf governorate with 7 airstrikes.english.alahednews.news
Stalin: In the United States of America, in Britain, as also in France, there are aggressive forces thirsting for a new war. They need war to obtain super-profits, to plunder other countries. They are billionaires and millionaires who regard war as a lucrative item yielding colossal profits. They, these aggressive forces, hold reactionary governments in their hands and direct them. But they are at the same time afraid of their peoples, who do not want a new war and stand for the preservation of peace. Therefore they try to use reactionary governments in order to entangle their peoples with lies, to deceive them and to portray the new war as defensive and the peaceful policy of the peace-loving countries as aggressive. They are trying to deceive their peoples in order to impose their aggressive plans on them and to draw them into a new war... Peace will be preserved and consolidated if the peoples take the cause of peace into their own hands and defend it to the end. War may become inevitable if the warmongers succeed in entangling the masses of the people in lies, in deceiving them and drawing them into a new world war. wordsmith.social/protestation/…
Iran warns enemies: Air Force ‘at forefront’, will respond to any threat in the ‘quickest possible time’
Commander of the Islamic Republic of Iran Air Force, Brigadier General Hamid Vahedi says that the Air Force is the front line for rapid response to any threat against the country.PressTV
What Nord Stream and the Spanish Blackout Have in Common
The answer to the headline question: We will never be told the truth about both. Italian anti-Malthusian fighter Prof.Claudio Celani (EIR News)
Our socials: fediverse.blog/~/ActaPopuli/fo…
Iran, Pakistan FMs reaffirm commitment to regional peace
TEHRAN, May 05 (MNA) – According to a press release by the Pakistani Ministry of Foreign Affairs, foreign ministers of Iran and Pakistan reaffirmed their shared commitment to peace and stability in the region in a meeting in Islamabad.Mehr News Agency
Sols 4529-4531: Honeycombs and Waffles… on Mars!
Written by Catherine O'Connell-Cooper, Planetary Geologist at University of New BrunswickMars Science Laboratory Mission Team Members (NASA Science)
Onomatopoeia
in reply to JiffyBag • • •Meh, end of support from MS. If you think an OS dies or becomes "unsafe" just because support has ended, you're probably not doing security layering.
I have never unintentionally gotten a virus or malware (and my experience predates any version of Windows). (I say unintentionally because I've unzipped untrustworthy shareware on test machines in the days before virtualizatiom).
I just shut down a Win7 box in 2024. There are still DOS-based Windows boxes out there running things like CNC machines.
They aren't "unsafe", because they're properly isolated, properly managed.
The problem with user machines is the user themselves. Don't run as admin, don't click on shit you don't know what it does. End users see a dialog box as a barrier, not information - they just click it away. No amount of OS upgrades are going to protect them from their own laziness. And frankly, I have no sympathy for them.
Simply not running as Admin prevents 90%+ of consumer security concerns.
As support for family and friends, I'm not sending them to Linux (though I use 3 distros every day). I don't have time to handhold them when problems arise - things like "my mouse doesn't work". Oh, you're running a distro that doesn't support the most common mouse in the world, but I only found that out by doing a web search. Yet other distros have no problem. But those other distros have their differences that will eventually show up. Laptop power management in Linux is practically non-existent.
I copied this from a post a while back. Want to know why "just switch to Linux" is a poor response? These 2 people laid it out far better than I can:
My standard response to "just go Linux" :
I keep having to say this, as much as I like Linux for certain things, as a desktop it's still no competition to Windows, even with this awful shit going on.
As some background - I had my first UNIX class in about 1990.
I run a Mint laptop (for the hell of it, and I do mean hell) . Power management is a joke. Configured as best as possible, walked in the other day and it was dead - as in battery at zero, won't even boot.
Windows would never do this, no, Windows could never do this. It is incapable of running a battery to zero, it'll shutoff before then to protect the battery. To really kill it you have to boot to BIOS and let it sit, Windows will not let a battery get to zero.
There's no way even possible via the Mint GUI to config power management for things like low/critical battery conditions /actions. None, nada, zip, not at all. Command line only, in the twenty-first century, something Windows has had since I don't recall, 95 I think (I was carrying a laptop then, and I believe it had hibernate, sorry, it's been what, almost thirty years now).
There are many reasons why Linux doesn't compete with Windows on the desktop - this is just one glaring one.
Now let's look at Office. Open an Excel spreadsheet with tables in any app other than excel. Tables are something that's just a given in excel, takes 10 seconds to setup, and you get automatic sorting and filtering, with near-zero effort. The devs of open office refuse to support tables, saying "you should manage data in a proper database app". While I don't disagree with the sentiment, no, I'm not setting up a DB in an open-source competitor to Access. That's just too much effort for simple sorting and filtering tasks, and isn't realistically shareable with other people. I do this several times a day in excel.
Now there's that print monitor that's on by default, and can only be shut up by using a command line. Wtf? Again, in the 21st century?
Networking... Yea, samba works, but how do you clear creds you used one time to connect to a share, even though you didn't check the box for "save creds"? (Wait, so what does that checkbox do then?) Oh, yea, command line again or go download an app to clear them for for you. In the 21st century?
Oh, you have a wireless Logitech mouse? Linux won't even recognize it. You have to search for a solution and go find a third-party download that makes it work. My brand new wireless mouse works on any version of Windows since Win2k (at the least) and would probably work on Win95. Linux didn't even recognize my ten year old Logitech mouse. And you folks keep saying Linux supports more stuff than Windows? Right.
Someone else said it better than me:
Now I love Linux for my services: Proxmox, UnRAID, TrueNAS, containers for Syncthing, PiHole, Owncloud/NextCloud, CasaOS/Yuno, etc, etc. I even run a few Windows VM's on Linux (Proxmox) because that's better than running Linux VM's on a Windows server.
Linux is brilliant for this stuff. Just not brilliant for a desktop, let alone in a business environment.
Linux doesn't even use a common shell (which is a good thing in it's own way), and that's a massive barrier for users.
If it were 40 years ago, maybe Linux would've had a chance to beat MS, even then it would've required settling on a single GUI (which is arguably half of why Windows became a standard, the other half being a common API), a common build (so the same tools/utilities are always available), and a commitment to put usability for the inexperienced user first.
These are what MS did in the 1980's to make Windows attractive to the 3 groups who contend with desktops: developers, business management, end users.
All this without considering the systems management requirements of even an SMB with perhaps a dozen users (let alone an enterprise with tens of thousands).
JayleneSlide
in reply to Onomatopoeia • • •Downvoters, let the hate flow through you. The truth hurts, I know. And I love Linux. I try to convert everyone for whom it might be a good fit, but we need to come to grips with the usability issues.
Oddly, my Logitech mice are one of the things that just worked on my three Mint boxes. Did I just jinx myself?
lambalicious
in reply to JayleneSlide • • •That's understandable. The last time I was able to install a brand printer successfully without issues in Windows was back then in Windows 7. In comparison, Linux doesn't even let me try to install the printer. I just plug them in and they're ready and they work. How can I fix this???
JayleneSlide
in reply to lambalicious • • •Short of becoming a developer, I think the fix is participation in Linux communities. Participate in forums, create issues in relevant repos, and be the change you want to see in the world. I know that doesn't get you printing now, but we all need to put in a little work now to build the world we want. And if we all pull together rather than flex our egos, things will improve.
lambalicious
in reply to JayleneSlide • • •I think you didn't get my point. I meant in Windows I have to fight to install the printer, but in Linux I can't even do that because Linux is too good and handles the printing perfectly for me.
That said if what you are suggesting is we could create issues in relevant repos to make the hardware install process in Linux more... interactive like it is in Windows, with an assistant that tries in vain to download drivers from the internet, a "shield" that asks you to load the drivers from a floppy disk
A:\
and that needs a hardware reboot every time you plug in a new USB mouse.... hmmm.... maybe you are on to something.Psythik
in reply to JiffyBag • • •Possibly linux
in reply to JiffyBag • • •Eyedust
in reply to Possibly linux • • •Plus, the first step to learning Linux is figuring out how to install Linux.
If you can't do the easiest part of Linux you're going to have a bad time with the rest of Linux.
Edit: Well, wait up. Doing it for someone is one thing, teaching them enough to get by is another.
The way the post is stated, my brain went, "here's your PC with Linux on it, bye."
golden_zealot
in reply to Eyedust • • •I might have agreed 10 years or so ago, but Linux has changed and this is entirely dependent upon the distribution and use case. Linux will hold onto the image of being a "difficult" OS for some amount of time of course, but I really don't believe that is necessarily the case any longer.
I installed Mint for my parents who are in their 70's ~4 months ago, showed them how to run updates, configured automatic backups, and I haven't heard a peep since except for the few times they told me they liked it a lot more than windows because they feel like it's a lot easier to find where stuff is. They can browse the internet as needed, work in Libre office as needed, get to all of their emails as needed, etc - they have actually 0 problems with it meeting their needs.
trevor (he/they)
in reply to Possibly linux • • •The same could be said about Windows. It's a bad idea for people to use Windows without installing it themselves because they are dependent on MS and the OEM that installed it for them.
Better that they'd be dependent on someone that cares about them than soulless corps that just want to exploit them.
Possibly linux
in reply to trevor (he/they) • • •trevor (he/they)
in reply to Possibly linux • • •